Yapay Zeka ile Video Yapma Siteleri

Sıradaki içerik:

Yapay Zeka ile Video Yapma Siteleri

e
sv

Hz. Musa’dan Bugüne: İsrail – Filistin Davası

35 okunma — 03 Mayıs 2025 01:29

İsrail-Filistin Çatışmasının Kökenleri: Hz. Musa’ya Kadar Uzanan Tarihî ve Teolojik Bir Perspektif

Modern İsrail-Filistin çatışması; toprak talepleri, ulusal kimlik, din ve sömürgecilik geçmişi gibi unsurları içeren son derece karmaşık bir jeopolitik sorundur. Günümüzdeki gerilimler büyük ölçüde 20. yüzyıla, özellikle İngiliz Mandası dönemi, Balfour Deklarasyonu, 1948’de İsrail Devleti’nin kurulması ve Filistinlilerin yerinden edilmesi (Nakba) gibi olaylara dayanır. Ancak bu çatışmanın bazı ideolojik ve ruhani temelleri çok daha eski dönemlere, hatta Hz. Musa (aleyhisselam) zamanına kadar geri götürülebilir.

Bununla birlikte, çatışmanın “Hz. Musa zamanında başladığını” söylemek tarihsel açıdan doğru olmaz. Ancak, Kenan diyarı olarak bilinen bölge (bugünkü İsrail ve Filistin topraklarına tekabül eder), çok uzun zamandır çeşitli halklar için kutsal ve çekişmeli bir toprak olmuştur: Antik İsrailoğulları, Kenanlılar, Filistiler ve daha sonra Romalılar, Bizanslılar, Müslümanlar ve Haçlılar bu topraklar üzerinde tarih boyunca etkili olmuşlardır. İsrailoğullarının (antik İbraniler) ve daha sonra Yahudilerin bu topraklar üzerindeki sembolik ve dini iddiaları, yerli halkların mevcudiyetiyle çakışarak yüzyıllar sürecek dini, politik ve mitolojik gerilimlerin temelini oluşturmuştur.


I. Musa ve Vadedilmiş Toprak: Tarihsel Arka Plan

1. Çıkış ve Ahit

Tevrat, Kur’an ve diğer antik kaynaklara göre, Hz. Musa İsrailoğullarını Mısır’daki esaretten kurtarıp Kenan diyarına götürmüştür. Bu olay, İsrailoğullarının özgürleşerek kendilerine özgü bir kimlik kazanmalarının ve Allah’ın seçilmiş halkı olarak “Vadedilmiş Topraklara” yönelmelerinin başlangıcıdır.

Tevrat’ın Tekvin (Yaratılış) 15:18-21 ayetlerinde Tanrı, İbrahim’e soyuna “Mısır Nehri’nden Fırat’a kadar olan toprakları” vereceğini vaat eder. Bu vaat, İshak’a, Yakup’a ve Musa’ya da tekrarlanır. Kur’an’da da Maide Suresi 5:21’de Hz. Musa şöyle seslenir:

“Ey kavmim! Allah’ın size yazdığı kutsal toprağa girin…”

Bu ilahi vaat düşüncesi, Yahudilerin toprak üzerindeki teolojik iddialarının temelini oluşturur. Ancak bu vaat, aynı zamanda gelecekteki çatışmaların da tohumlarını eker; çünkü Kenan toprakları boş değildir. Bu bölge zaten Kenanlılar, Amoriler, Yebusiler ve Filistinliler gibi çeşitli halklarca iskan edilmiştir.

2. İsrailoğullarının Tereddüdü ve Çölde Sürgün

Tevrat’a göre (Çölde Sayım 13–14), İsrailoğulları Vadedilmiş Topraklara girmekten korkar ve Tanrı’nın buyruklarına karşı gelir. Bunun üzerine Tanrı onları 40 yıl boyunca çölde dolaşmakla cezalandırır.

Kur’an’da da (Maide Suresi 5:22–26) bu olay şöyle geçer:

“Ey Musa! Orada zorbaca yaşayan bir topluluk var… Onlar orada kaldıkça biz oraya asla girmeyiz.”

Bu itaatsizlik nedeniyle o nesil toprağa giremeden ölür. Hz. Musa da bu topraklara giremeden vefat eder ve liderlik Yuşa bin Nun’a geçer.


II. Kenan Halkları ve Tarihsel Arka Plan

MÖ 1200 civarında Kenan bölgesi, şehir-devletler ve kabile gruplarından oluşan bir mozaikti. Bunlar arasında:

  • Kenanlılar – Antik Sami halkı, çoktanrılı inançlara sahipti.

  • Amoriler, Hititler, Yebusiler – Tevrat’ta sıkça anılan topluluklar.

  • Filistinliler (Philistines) – Ege bölgesinden geldikleri düşünülen denizci bir halk. Gazze, Aşkelon gibi kıyı bölgelerine yerleşmişlerdi. “Filistin” ismi, Yunanca Philistia üzerinden bu halktan türemiştir.

Arkeolojik bulgular, Tevrat’ta anlatılan şekilde bir “kitlesel çıkış”ın izlerini net biçimde ortaya koymaz; ama çoğu araştırmacı, İsrailoğulları olarak tanımlanan halkların MÖ 1200’lerde Kenan’ın dağlık bölgelerine yerleşerek burada kabile birlikleri ve sonrasında İsrail (kuzey) ve Yahuda (güney) krallıklarını kurduklarını kabul eder.


III. Teolojik ve Sembolik Temeller

1. “Kutsal Toprak” Kavramı

Yahudiler için bu topraklar, Tanrı ile yapılan ahdin bir parçası olarak atalarından miras alınmıştır. Müslümanlar içinse bu topraklar özellikle 7. yüzyıldaki İslam fetihlerinden sonra kutsal hale gelmiştir. Kudüs’teki Mescid-i Aksa, İslam’ın üçüncü en kutsal mekanıdır. Kur’an’da İsra ve Miraç hadisesi bağlamında Al-Aksa şu şekilde anılır (İsra Suresi 17:1):

“Kulu Muhammed’i, bir gece Mescid-i Haram’dan çevresini mübarek kıldığımız en uzak mescide götüren Allah her türlü noksandan münezzehtir.”

Bu kutsallık çakışması, 20. yüzyıldaki millî anlatılarda iki tarafın da toprak üzerindeki iddialarını güçlendiren bir unsur haline gelmiştir.


IV. Musa Dönemine Ait Gizemli ve Ezoterik Anlatılar

1. Manna ve Çöl İmtihanı

İsrailoğulları, çölde geçirdikleri dönemde gökten indirilen “manna” (manevi yiyecek) ile beslenir. Bu olay, hem Tanrı’nın lütfunun hem de halkın sabırsızlığının bir simgesi olarak değerlendirilir. Altın buzağıya tapmaları, şikayet etmeleri gibi olaylar hem Tevrat’ta hem Kur’an’da ahlaki bir ders niteliğindedir.

2. Sina Dağı’nda Ahit

Hz. Musa’ya, Sina Dağı’nda İlahi Kanun (Levhalar) verilir. Bu olay, İsrailoğullarının ahlaki ve ruhsal kimliğe kavuşmalarının dönüm noktasıdır. Yahudi mistisizmi (Kabalistik gelenekler), bu ahdi yalnızca hukuki değil, aynı zamanda kozmik bir birliktelik olarak görür. İslam’da da Musa, Allah ile doğrudan konuştuğu için “Kelîmullah” sıfatına sahiptir.

3. Kenan’daki “Devler” ve Nephilim

Tevrat’a göre Kenan topraklarında “Nephilim” adlı devler yaşar (Sayılar 13:33). Bu anlatılar, bazılarınca gerçek, bazılarınca mecazi yorumlanır; ancak hepsi Kenan’ı hem vaad edilmiş hem de tehlikeli bir diyar olarak betimler.


V. Musa’dan Modern Filistin’e: Süreklilikler ve Kopuşlar

Modern İsrail-Filistin çatışması, Hz. Musa dönemindeki olayların doğrudan devamı değildir. Ancak Yahudilerin toprak üzerindeki teolojik hak iddiaları bu döneme kadar uzanır. Filistinliler ise kendilerini Kenanlılar, Filistinliler ve diğer yerel halkların mirasçısı olarak görerek binlerce yıllık yerleşikliklerini öne çıkarırlar.

Exodus (Çıkış) anlatısı, bazı Siyonistler için modern Yahudi göçünün ve Filistin’e dönüşün metaforu haline gelmiştir. Filistinliler içinse bu anlatı, kendi tarihî varlıklarını görmezden gelen bir mit olarak algılanır.


 Tarih, İnanç ve Toprak

Hz. Musa’nın liderliğinde Vadedilmiş Topraklara yönelen İsrailoğulları’nın hikâyesi, Yahudi ve İslami kutsal tarihin temel bir unsurudur. Bu anlatı, doğrudan bugünkü çatışmayı doğurmamış olsa da, toprakla kurulan bağların ruhsal ve teolojik temellerini şekillendirmiştir.

Yahudiler için bu topraklara dönüş, bir ilahi vaadin gerçekleşmesidir. Filistinliler içinse bu toprak, kimliklerinin, direnişlerinin ve yaşadıkları mağduriyetin merkezidir. Barışın sağlanabilmesi, sadece siyasi uzlaşıyla değil, bu kadim anlatılarla da yüzleşmeyi gerektirir.

Tarihi anlamak, efsaneleri silah haline getirmeden dini duyguları tanımak, her iki tarafın da toprakla kurduğu derin bağları kavramak açısından yaşamsal önemdedir.

  • Site İçi Yorumlar

En az 10 karakter gerekli